


Dünya genelinde “şifalı gül” olarak bilinen ve güzellik ile şifa arayışlarının merkezinde yer alan rosedemascena gülleri, sonbaharın serin günlerinde özenle toprağa ekilir. Güller, her sabah taze bir su damlasıyla uyanır ve yavaş yavaş filizlenmeye başlar. İlk yeşil yapraklar ortaya çıktığında, küçük bir mucize gerçekleşmeye başladı demektir . Büyüme çiçeklenerek devam eder ve tamamlanır. Mayıs ayı geldiğinde Haziran ayı ortalarına kadar sabahın ilk ışıklarında başlayan hasat, el hasadı yöntemi ile yapılır. Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte toplanan bu güller, en yoğun aroma ve etken maddeye sahiptir. Toplanan gül yaprakları, gül yağı ve gül suyuna dönüştürülmek üzere damıtma işlemi için hazırlanır. Bu işlem, güllerin özünü koruyan ve yoğun bir aroma sağlayan eski bir gelenektir. Gül yağı, yoğun ve zengin kokusuyla bilinirken, gül suyu hafif ve ferahlatıcı bir kokuya sahiptir. Her iki ürün de cilt bakımından parfümeriye, aromaterapiden mutfak kullanımlarına kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Rose damascena güllerinin en büyüleyici özelliklerinden biri de 320 MHz frekansına sahip olmalarıdır. Bu frekans, güllerin enerjisel olarak yüksek bir titreşime sahip olduğunu gösterir. Yüksek frekanslı bu güller, duygusal ve fiziksel dengeyi destekler, zihinsel netliği arttırır. Rose damascena gülleri, bu özellikleriyle sadece güzel kokuları ve estetik görünümleriyle değil, aynı zamanda enerjisel katkılarıyla da ön plana çıkar. Rose damascena gülleri doğanın bize hediye ettiği eşiz ve şifalı bir lütuftur. Ekiminden hasadına, gül yağı ve gül suyuna dönüşümünden 320 MHz frekans özelliklerine kadar, her aşaması büyüleyicidir ve özen gerektirir. Bu güllerin hikayesi, doğanın mucizelerine ve insan eliyle işlenmiş zarafete dair bir öyküdür.
